20 Mart 2016 Pazar


Ankaralı öğrencilerin gözlemecisi Kırık Oklava
Kırık Oklava, Ankaralı öğrencilerin vazgeçilmez mekânları arasında olma özelliğini koruyor. 20 çeşit gözleme üretmesi ile Ankara dışında da tanınan Kırık Oklava’nın işletmecisi Fazıl Çelik, “Kırık Oklava, idealist gençliğin hamburger, pizza gibi fast food ürünlerine tepkisidir” dedi.
Bülent KÜL
Ankara’da öğrenci olup gözleme ve mantı yemek isteyen her öğrencinin uğradığı mekândır. Kırık Oklava. Fazıl Çelik ve çalışanlarının güler yüzü ile ağırlandığınız mekânda kendinizi evinizdeymiş gibi hissediyorsunuz. Gözlemenizi yerken Fazıl Abi’ye ait olan ve duvarda asılı duran özlü sözleri okumakta ayrı bir keyif veriyor.
Kırık Oklava’nın işletmecisi ve sahibi olan Fazıl Çelik, “Anadolu ve köy hayatından geliyorum. Annelerimiz hafta sonları mahallelerimizde gözleme yapardı. Bu kültürü yaşatmak istedim. Kırık Oklava’yı açtım. Şu an 23 çalışanım var. İşletmem 200 kişiyi birden ağırlayabiliyor” diyor.
“Öğrencilerin damak zevkine göre şekillendi”
Kırık Oklava’nın şekillenmesinde öğrencilerinin büyük payı olduğunu söyleyen Çelik, “Gözlemelerimizi ve mantımızı öğrenciler sevdi. Özellikle Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü öğrencilerinin ilgisi yoğundu. Öğrencilerin her söylediğini ciddiye aldım. Emri vaki veya nasihat etmeden bana ‘Fazıl Abi gözleme şöyle olsaydı ya da içinde şu da olsaydı’ gibi öneriler sundular. Hepsini dikkate aldım. Öğrencilerin damak zevkine göre şekillendirdim. Bu da Kırık Oklavayı Ankaralı öğrencilerin en sevdiği mekân haline getirdi. İdealist gençliğin hamburger, pizza gibi fast food ürünlerine tepkisidir Kırık Oklava” şeklinde konuştu.
“Hijyen konusuna dikkat ediyorum”
20 çeşit gözleme ürettiğini belirten Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hamurda maya kullanmıyorum. Hamurumu Osmanlı usulüne göre ayran ile yoğuruyorum. Marketten alışveriş yapmıyorum. Ankara Hali'nden iki günde bir yüklüce malzeme gelir. Malzemeler tazeyken tüketilir. Malzemelerin bakteri üretmemesi için çalışanlara yarım saatte bir doğratırım. Örneğin doğradığınız bir domates yarım saati geçince bakteri üretir. İsterseniz buzdolabında muhafaza edin tazeliğini koruyamaz. Tükettiğiniz üründe bakteri oluşmuşsa mide yanması ve karın şişliği gibi rahatsızlıklara yol açar. Sağlık açısından işletmemde bu gibi hijyen konularına dikkat ediyorum. Öğrencilerim mutfağa girip denetleyebiliyorlar. Son çıkan kanunlara göre çalışanlara hijyen eğitimi verilmektedir. Tüm çalışanlarım hijyen eğitimi dalında diplomalarını aldılar.”
"Öğrencilerim okulu bitirdikten sonra Kırık Oklava’yı ziyarete geliyor" diyen Çelik, öğrencilerinin gittikleri her yerde kendisini anlattığını ve aileleri ile birlikte geldiğini belirtti. Üniversitelerin ve öğrencilerin kendisi için önemine değinen Çelik, “Üniversiteler ülkenin geleceği açısından önemlidir. Bugün ki üniversite gençliği daha temkinli, bilinçli ve yaratıcıdır” dedi.
Kırık Oklava'nın sahibi ve işletmecisi, Fazıl Çelik




15 Mart 2016 Salı


Ceylan, herkes için bir niyet çekiyor

Ceylan adını verdiği tavşanı ile sekiz yıldır Ankara sokaklarında niyetçilik yapan Ateş Şanlı, Ankaralıları şehrin stresinden uzaklaştırıp eğlendiriyor.

Bülent KÜL 
Kaybolmaya yüz tutmuş mesleklerden olan niyetçilik, içinde niyet, dilek veya mani yazılı olan küçük kağıt parçalarının eğitilmiş tavşana çektirme işi olarak biliniyor. Niyetçilik, pazar yerleri, kalabalık sokaklar, piknik alanları gibi mesire alanlarında yapılıyor. Her niyetçinin katlanıp açılabilen, farklı renkler ile süslenen bir tezgahı var. Tavşan tezgâha oturtuluyor, tezgâha gelen müşteri tavşanı sevip okşadıktan sonra ismini söylüyor. Tavşan bireyin niyetine göre renkli kâğıt parçalarından birini ağzı ile çekiyor, tavşanın seçtiği kâğıt parçasında yazılı olan müşterinin niyeti oluyor.
Evli ve üç çocuk babası olan Ateş Şanlı, sekiz yıldır Ankara sokaklarında Ceylan ismini verdiği tavşanı ile niyetçilik yaparak kazancını sağladığını ve ailesini geçindirdiğini söylüyor.
“Ceylan’ı insanlara alıştırıyorum”
Ateş, renkli tezgâhına oturttuğu Ceylan’ın eğitim sürecini, beslenme şeklini ve nerede barındırdığını şöyle anlatıyor:
“Tavşanlarım genellikle çifttir ve sürekli değişiyorlar. Ben yavrularını alıp küçüklükten besleyip yetiştiriyorum. Tavşanlarımı evimin bahçesinde onlar için ayırdığım bir alanda havuç, sebze ve yeşillik ile besliyorum. Ceylan’ı ilk önce insanlara alıştırdım. Evcil olmasını sağladım. Daha sonra tezgâhta oturtmaya alıştırdım. Çünkü akşama kadar sokaklardayız ve tezgâhta oturması gerekiyor. Son olarak niyetlerin yazılı olduğu kâğıt parçalarını çekmesini öğrettim.”
Tezgâha gelen müşterinin ismini söyledikten sonra Ceylan’ın o kişi için bir niyet çektiğini dile getiren Şanlı, “Ceylan niyeti çektikten sonra müşteri kendi kalbinden bir dilek tutup bir niyet de o çekiyor. Böylece müşteri hem merakını gideriyor hem de eğlenmiş oluyor” diyor.
Antalya, Alanya gibi Türkiye’nin farklı yerlerine giden Şanlı, gittiği yerlerde niyetçilik yapıyor. Ankara’da yaşayan insanların yüzde 80’nin kendisini tanıdığını anlatan Şanlı, “Sokaklardan gelip geçen insanlar Ankara’nın yerel halkı. Dolayısıyla beni tanıyorlar, daha önce benden niyet çeken kişiler. Ben de daha fazla kazanabilmek için farklı illere gidiyorum. Sabahtan akşama kadar çalıştıktan sonra gece otelde konaklıyorum” şeklinde konuşuyor. 
“Çocuklar daha çok ilgi gösteriyor”
“Ankara’da her kesimden insan niyet çekiyor” diyen Şanlı, “Çocukların ilgisi daha yoğun oluyor. Ceylan’ın sevimli olması dikkatlerini çekiyor. En çok hafta sonları ve Sıhhıye Pazarı’nın perşembe günü müşterilerinin yoğun olması kazancımı arttırıyor. Her ne kadar geçimimi sağlasa da düzenli aylıklı bir işimin olmasını isterim. Sabahtan akşama kadar bu tezgâhın başında beklemek zor iş. Her çeşit insan ile karşı karşıya geliyorsun. Kış aylarında ve yağmurlu günlerde şartlar daha da zorlaşıyor” diye konuşuyor. 
Ayaş’da oturan Şanlı, sabah saat 08.00'de Kızılay’a geliyor. Akşam 20.00’ye kadar bazen de gece 23.00’e kadar çalışan Şanlı, zabıtalarla yaşadığı sorunlara da dikkat çekiyor. Zabıtalar tarafından birçok kez tavşanına ve tezgâhına el konulduğunu söyleyen Şanlı, “Dilenmiyorum, hırsızlık yapmıyorum, niyetçilikle para kazanıyorum" diyor. 
Ateş Şanlı, 8 yıldır niyetçilik yaparak geçimini sağlıyor


Ateş Şanlı'nın Ceylan ismini verdiği tavşanı

14 Mart 2016 Pazartesi


El emeği ile dükkan sahibi oldu
Takı, çanta, şal gibi el emeği ürünlerini Ankara Kalesi’nde satmaya başlayan Ayşe Memur, satışlardan elde ettiği birikim ile küçük bir işletme açıyor. Turistlerin ürünlerine ilgi gösterdiğini dile getiren Memur, emeğinin karşılığını aldığını söylüyor.
Bülent KÜL 
Kadınlar, evde ürettikleri el emeği ürünlerini dışarıda satarak ekonomik özgürlüğüne kavuşuyor. Evde ürettikleri kıyafetleri, yemekleri ve takıları pazarlayarak değerlendiren kadınlar, ev ekonomisine de katkı sağlıyor. Ev kadınları, elde ettikleri birikim ile açtıkları işletmelerde ürünlerini satışa sunuyor. Ankara Kalesi’nde ürünlerini satarak küçük bir işletmenin sahibi olan Ayşe Memur, emeğinin karşılığını aldığını dile getiriyor. Küçük yaşlarda Malatya’dan Ankara’ya gelen Ayşe Memur, çocukluğunun Ankara Kalesi çevresinde geçtiğini söylüyor. Üç çocuk annesi olan Memur, Ankara Kalesi’ne çıkılan merdivenlerde sergi açarak ürünlerini satmaya başladığını belirtiyor. Memur, satışlardan elde ettiği birikim ile kalenin girişinde küçük bir işletme açıyor. Memur, eşi ile birlikte çalıştırdığı işletmede ürünlerini yapmaya devam ediyor.
Kolye, çanta, oya, eldiven, şal, patik gibi ürünler yapan Memur, “El yapımı bu ürünleri evde yapıyordum. Ankara Kalesi merdivenlerinde sergi açarak satmaya başladım. Satışlardan elde ettiğim birikim ile dükkân açtım. Eşim ile birlikte işletiyoruz. Takıların nasıl yapıldığını eşime de öğrettim. Artık eşim de takı yapıyor. Dükkânda yaptığımız yeni ürünleri satıyoruz” diyerek yaptığı işi anlatıyor.
“Turistler el işine ve emeğine önem veriyor”
10 ay önce açtıkları küçük dükkanda yaz aylarında kazançlarının arttığını ifade eden Memur, şöyle konuşuyor:
“Turistler, Ankara patlamasından sonra Türkiye’nin güvenli ülke olmadığını düşünüyor. Ankara Kalesi’ni ziyaret eden turist sayısı patlamadan sonra azaldı. Satışlarımız azalmaya başladı. Ürünlerime en çok ilgiyi turistler ve gençler gösteriyor. Turistler el işine ve emeğine önem veriyor. Yabancılar ile anlaşabiliyorum, kendimi onlara ifade edebilecek kadar İngilizce öğrendim. Turistler fazla ısrarı sevmiyor, hoşgörüyü çok seviyor. Dükkânımda onlara çay ikram ediyorum, hoşlarına gidiyor. Hediye paketi yaptığımız zaman seviniyorlar. Birlikte fotoğraf çektiriyoruz. Ankara’ya tekrar geldiklerinde bizi ziyaret ediyorlar.”
Memur, “Kızım üniversiteyi kazandıktan sonra ev işleri bana kaldı. Sabahtan akşama kadar burada çalışıyorum sonra ev işleri ile uğraşınca zor oluyor” diye konuşuyor. Ankara Kalesi’nde çalışmaktan memnun olduğu söyleyen Memur, “Ankara Kalesi’ni ziyaret etmek için Türkiye ve yurtdışından farklı farklı insanlar geliyor. Farklı insanlarla konuşmak ve tanışmak hoşuma gidiyor. Sattığım ürünlerden elde ettiğim kazanç ile emeğimin karşılığını alıyorum” ifadelerini kullanıyor.

 Memur, “Kale'nin merdivenlerinden satış yapan kadınlar kira ve vergi vermedikleri için ürünlerde indirim yapıyor. Ucuz olunca insanlar onlardan alıyor. Ürünler için fiyat belirliyoruz. Hepimiz aynı fiyata satsak sorun olmayacak ama uyarılarımızı dinlemeyip indirim yapıyorlar. Bu konuda anlaşamıyoruz” diye konuştu. Ankara Kalesi çevresinin ve yollarının düzenlenmesinin gelen ziyaretçiler için iyi olacağına dikkat çeken Memur, tarihi eserlerin bulunduğu kalenin bir kısmının kapalı olduğunu, o kısmın açılmasıyla turistlerin ilgisinin daha fazla olacağını düşünüyor.