1 Nisan 2016 Cuma


“İdealist olmak her zaman iyidir”
İsmail Kemal Çiftçioğlu, yönetmenlik, senaristlik, görsel efekt ve oyunculuk gibi sinemanın farklı alanları ile ilgileniyor. Çiftçioğlu, “Çocukken babam bana Robocop, Batman ve Star Wars gibi filmleri izletirdi sinemaya olan ilgim böyle başladı” diyor.
Bülent KÜL 
Küçük yaşlarda sinemaya ilgi duyan İsmail Kemal Çiftçioğlu, başarılı iki çalışmaya imza atıyor. Çiftçioğlu, Eski Dünyanın Orduları adlı bilim kurgu filmini prodüksiyon ve sponsor desteği almadan çekiyor. Filmi çekerken çay tabağı, oyuncak tabanca, pizza kutusu gibi malzemelerden yararlanarak dekorlar yaptığını belirten Çiftçioğlu, bağımsız bir yapım olan Voidrunner bilgisayar oyununu da geliştirdiğini dile getiriyor. Bilim kurgu ve fantastik filmlerin, çok ciddi bir planlama üzerine kurularak çekildiğini söyleyen Çiftçioğlu, Türkiye'deki iki aylık bir ağa dizisi geliriyle Hollywood’a kafa tutabilecek görkemli yapımlar ortaya koyulacağını savunuyor. Çiftçioğlu ile sinema serüvenini konuştuk.
İsmail Kemal Çiftçioğlu kimdir?
Görsel Efekt, illüstrasyon, yönetmenlik ve oyun yapımı konusunda çalışmaları olan, ülkemizde yaratıcı işler yapmak isteyen bir genç diyelim. 29 yaşındayım ve post prodüksiyon sektöründeki 10. profesyonel yılımda oyun yapımına geçtim.​ Babamın ben daha ana sınıfına giden bir çocukken Robocop, Batman ve Star Wars gibi filmleri izletmesiyle sinemaya ilgim başladı.
Kısa film dalında bağımsız ilk Türk bilim kurgu filmi olan Eski Dünyanın Orduları filmini çektiniz. Böyle bir kısa film çekme fikri nasıl oluştu?
Aslında ilk bilim kurgu filmi değil. Reklam işleriyle ilgilenen bir arkadaşımızın yanlışlığı sonucu öyle yazıldı. Benim bildiğim ilk Türk bilim kurgu filmi Alican Serbest’in Hâkimiyet adlı kısa filmi. Ama Eski Dünyanın Orduları bu daldaki en uzun iş şu anda ülkemizde. Neden böyle bir film çektik? Çünkü değişik bir şeyler yapmak istedik. Ülkemizde kısa film denilince oluşan algıyı biraz kırmak ve gerçekten yaratıcı bir eser çıkarmak istedik. Elbette ilk planladığımız gibi sürüp bitmedi. Elimizdeki imkânlar ile elimizden geldiğince aklımızdakine uygun bir şeyler yaptık.
Eski Dünyanın Orduları'nı çekerken  ne gibi zorluklar yaşadınız?
Parasızlık çektik tabii ki. En önemli sıkıntı buydu. Sponsor almadık, alamadık, alamazdık ve bu tarz işler için alamayacağız da. Nedenlerini ileriki sorularda cevaplayacağım. Biz kendi işlerimiz ile uğraşırken bir yandan da bu filme para ayırıyor ve yediğimiz içtiğimizden kısıyorduk. Onun dışında zihniyetle de mücadele ettik diyebilirim. Siz oturup belirli bir derinliğe sahip bir film üretiyorsunuz, kendinizden bir şeyler katıyorsunuz, bunun için bir senenizi veriyorsunuz ve gazetede filminiz hakkında “İstanbul’a uzaylılar saldırıyor!” diye başlık atılıyor. Bu mudur yani? Sonra neden Türk bilim kurgu sineması  G.O.R.A. seviyesini geçemedi. Bu yüzden.
Türkiye bilim kurgu alınında neden geri kaldı?
İki nedeni var. Birincisi sinema sektörünün hiçbir yenilikten anlamayan, hatta yenilik istemeyen, sanatsal içeriğiyle alakası olmayan, tamamen tüccar zihniyetiyle davranan 7-8 tane kalantorun elinde olması. Bu işe yaramaz kalantorlar, en çok izlenen dizilerin yapımcıları, sinema sahipleri ve dağıtımcıları. Tüm sektör bunların elinde. Dolayısıyla bu adamlara yeni trendlerden, yeni teknolojilerden bahsedemiyorsunuz. Çok basitçe şöyle açıklayayım; ben bir işe üç koyup on almak varken niye senin kaliteli fantastik ve bilim kurgu işin için sekiz koyup on alayım diyor. Aslında sekiz koyacağı işten on değil 100 alacağını düşünemiyor. Çünkü dünyadaki popüler kültürün ne seviyeye geldiğini bilmiyor. İkincisi ise insanlarımız. Herhangi bir gazetenin teknoloji ve kültür sanat köşesindeki haberlerin altındaki yorumlara bakın. Teknolojiyi, yeni gelişmeleri, icatları, dünyada bulunan yeni keşifleri, yeni kültürel akımları nasıl karşıladığımıza, daha doğrusu nasıl karşılayamadığımıza, nasıl alay ettiğimize, nasıl kendimizi küçümsediğimize bakın. Zaten portre ortaya açık seçik çıkıyor. Eskiden hep bir deyiş vardı. “Bizde de para olsa bizim insanlarımız da Matrix yapar”. Hayır yapamaz. Bunu yapacak zekâsal gelişmeyi henüz başaramamış, o kültürel seviyeye çıkamamış ve elindeki tekniği nasıl kullanacağını bilmeyen bir topluluk ile Matrix’i değil, ancak Recep İvedik’i yaparsınız. Ha bu arada sektörde gayet para var. O ağa dizileri var ya... İşte onların sadece kanala olan kira bedeli 1 milyon TL gibi rakamlarla belirleniyor. Yani televizyon kanalı, yapım şirketine bölüm başına 1 milyon TL veriyor o diziyi kanalında yayınlamak için. Daha buna reklam gelirleri, sponsorluk antlaşmaları, yurtdışı dağıtım bedelleri vs. dahil değil. Bir bölümün maliyeti ise kabaca 300 bin TL falan. Karı siz düşünün. Buna diğer ek gelirleri de koyduğunuzda ve bir ayda dört bölüm yayınlandığını düşünürseniz ortaya korkunç rakamlar çıkıyor. Özet geçmek gerekirse iki aylık bir ağa dizisi geliriyle ülkemizde Hollywood’a kafa tutabilecek görkemli yapımlar yapılabilir. Ama yapılmıyor ve yapılmayacak da. Yapılanları da görüyoruz. Zihniyet sakat olduğu için para da koyulsa becerilemiyor.
Bilim kurgu filmi çekerken kamera arkasında yaşananları anlatır mısınız? Teknik açıdan alt yapının gelişmiş olması mı gerekiyor?
Teknik açıdan alt yapının gelişmiş olmasından çok her şeyin planlı bir şekilde çekilmesi gerekiyor. Diğer türlerde olduğu gibi “biz şimdi çekelim, sonra bunu montajda bir şekildi hallederiz” zihniyeti ile kurtarılamıyor sahneler. Mesela bir sahnede arka plana görsel efektli bir manzara gelecekse ve orada aktörler de olacaksa kamera açısının daha storyboard (resimli taslak) aşamasında ona göre tasarlanması gerekiyor. Senaryonun da çekim tekniğine göre güncellenmesi hatta ona göre yazılması gerekiyor. Kısaca bilim kurgu ve fantastik filmler, çok ciddi bir planlama üzerine kurulu. Teknik olarak çok kayda değer bir farkı yok oysa ki.
Voidrunner adlı bilgisayar oyununu yapma fikri aklınıza nereden geldi?
Aslında biz Eski Dünyanın Orduları’ndan sonra uzun metraj film projesine başladık. Bunu oldukça ileri bir seviyeye götürdük. Ülkemizin en önemli sanatçıları ile anlaştık, dünyanın önde gelen film stüdyolarında çekilmesi üzerine anlaşmalar yaptık. Lakin yukarıda anlattığım sebeplerden ötürü olmadı, olamadı. Biz de aklımızdaki hikâyeleri ülkemizdeki imkânlarımız neticesinde üç boyutlu etkileşimli bir ortam olan bilgisayar oyunlarıyla insanlara ulaştıralım dedik. Film projelerimizi tamamen rafa kaldırmadık tabi ki. Voidrunner’dan sonra eğer iyi bir ivme yakalayabilirsek oyun ve film işlerini eş zamanlı götürmeyi planlıyoruz. Ama planlarımızı, bu kokuşmuş düzen bu şekilde gittiği sürece büyük ihtimalle yurt dışında gerçekleştirebileceğiz korkarım ki.
Yeni oyun geliştiricilerine önerileriniz nelerdir? Türkiye’deki oyun sektörü hakkında ne düşünüyorsunuz?
Türkiye’deki oyun sektörü çok genç ve elbette sıkıntıları var ama kemikleşmiş sinema sektöründeki kadar geç kalınmış değil. Oyun sektörünün sinema sektörünü de geçen dünyanın en büyük ikinci sektörü olması nedeniyle özel sektörün da dikkatini nihayet çekmiş bir sektör. Devletin de genç oyun yapımcılarına destekleri önümüzdeki sene başlayacak diye biliyorum. Gençler bu konuda istekli ve yetenekli. Sadece çok çalışkan değiller. Daha fazla çalışmalılar. Yaratıcı bir şeyler yapmak isteyen insan, bunun için sabahlara kadar çalışmayı ve gerekirse birkaç tane arkadaşının doğum günü etkinliğini kaçırmayı kabul etmelidir.
Başka projelere imza atmayı düşünüyor musunuz?
Projelerimiz bilim kurgu, fantastik ve bu türlerin karışımından oluşan, insanları düşünmeye, yeni dünyaları keşfetmeye, yaşadığımız boyutun ötesini düşünmeye iten konularla alakalı olacaktır. Proje alanımız değişse de, temamız bu şekilde. Proje alanından kastım bu bir sinema filmi, dizi, bilgisayar oyunu veya VR (Sanal Gerçeklik) deneyimi hatta müzik albümü bile olabilir.
 Özellikle sinema sektöründe çalışmayı düşünen öğrencilere önerileriniz nelerdir?
İdealist olmak her zaman iyidir. Karşınıza çıkacak sorunlara da eminim göğsünüzü gererek karşı durmayı düşünüyorsunuz. Ama bir ordu komutanı gibi ne zaman geri çekilip ne zaman saldıracağınızı bilin. Karşılaşacağınız zorluklarla hiç uğraşmadan pes etmek ne kadar kötüyse, hiçbir stratejiniz olmadan inadına üzerine gitmek de bazen o kadar kötü olabilir. Önemli olan ülkenin değişen dinamiklerine ve sektörün bileşenlerine dikkat ederek oyunu kuralına göre oynamak.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder